Kıymetli Dostlarım,
Makina İmalatçıları Birliğinin gelecek üç yılını yönetmek sorumluluğunu bize verdiğiniz için yeni Yönetim Kurulu adına teşekkürlerimizi sunuyorum. Görevi devraldığım ve uzun süre birlikte çalıştığım, yardımcısı olmaktan mutluluk duyduğum Sayın Ahmet Özkayan’a ve Yönetim Kurulu üyelerimize, bize devrettikleri güzel miras için ayrıca teşekkür ediyorum. Yeni Yönetim Kurulumuz üyelerinin birbirinden değerli, her biri makine imalatının farklı bir sektöründe saygı kazanmış güzide kuruluşlar olmasına çok özen gösterdik. Neticesinde son derece güçlü bir kadro olarak göreve başladık. Verdiğiniz desteğe layık olmak; siz makine üreticilerinin görüş, öneri, danışma, dayanışma ve paylaşım merkezi olarak gördüğüm Makina İmalatçıları Birliğini de daha da ileriye götürmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Geçen yıl mali piyasalarda yaşanan dalgalanma sonrasında ortaya çıkan iç talep daralması makine imalatı sektörümüz dâhil pek çok sektörde ciddi sorunların çıkmasına neden oldu. Üzülerek ifade etmeliyim ki, aradan neredeyse bir yıla yakın bir süre geçmesine rağmen sıkıntılarımız devam ediyor.
Tüm araştırmalar iç piyasada yaşanan daralmanın hafifleyerek de olsa daha uzunca süre devam edeceğine işaret ediyor. Kısacası iç piyasaya ve dış borçlanmaya bağlı büyüme devri kapandı. Dolasıyla, sektörümüzün büyümeye devam etmesi daha uzun yıllar şirketlerimizin ihracat performansına bağlı olacak. Unutmayalım ki, en büyük pazarlarımız olan Avrupa başta olmak üzere pek çok ülkede başlayan ekonomik yavaşlama bu yıl işimizi daha da zorlaştırıyor.
ABD başta olmak üzere pek çok ülke ekonomik yavaşlama sürecinde bir taraftan verimliliği artırmak ve teknolojilerini geliştirmek için çaba gösterirken diğer taraftan da artan ölçüde korumacılığa yöneliyor. Korumacı politikalar, aslında teknolojik değişimin ortaya çıkardığı yeni rekabet koşullarının sonucu. Daha da önemlisi korumacılık artık sadece gümrük tarifeleri üzerinden de tartışılmıyor. Tartışılan konular özünde teknoloji, fikri mülkiyet hakları ve veri koruması alanlarında yoğunlaşıyor. Bugün Amerika ve Çin arasındaki ticaret müzakerelerinde en temel tartışma fikri mülkiyet hakları ve veri korunması üzerinde yaşanıyor.
Makine ihracatımızın önemli bir bölümü böylesi tartışmaların odağında ve artan ölçüde korumacılık yaparak pazarlarını korumaya çalışan bu gelişmiş ülkelere yapılıyor. Sektörümüzün bu pazarlarda payına artırabilmesi artık çok daha zor.
Gelişmiş ülkeler teknolojik olarak geride kalmamak için atılım içindeyken ve dünya ticaretinin kuralları yeniden şekillenirken kaybedilecek vaktimiz kalmadı. Ülke olarak dijital dönüşümü hızlandıracak ve inovasyonu artıracak yapısal dönüşümü süratle gerçekleştirmek zorundayız. Bu da artık sadece ekonomik konulara ve istikrara odaklanma ile gerçekleştirilebilir. Aynı zamanda küresel ekonomik sisteme de entegrasyonumuzu güçlendirmeliyiz. Bu konuda ilk yapılması gereken Gümrük Birliği anlaşmasının acilen güncellenmesi olduğu kanaatindeyiz.
Bugün rekabet içinde olduğumuz AB makine imalatçılarının Ar-Ge başta olmak üzere yatırımları sıfıra yakın faizli kredi ve hibelerle destekleniyor. AB imalatçılarının dış satımları da, 10 yıla kadar vadeli kredilerle finanse ediliyor. Tüm bunlara ilave olarak dışarıda kaldığımız, AB’nin üçüncü ülkelerle gerçekleştirdiği Serbest Ticaret Anlaşmaları makine sektörümüz için diğer bir olumsuzluk. Yeni Gümrük Birliği Anlaşmasında tüm bu alanlardaki dezavantajlarımızın giderilmesinin elzem olduğunu belirtmek isteriz.
AB, Brexit ve ABD ile ticarette yaşadığı sorunlar nedeniyle tüm dünyada yeni ticari ortaklıklara giderek mevcut ortaklık ilişkilerini de güçlendiriyor. AB ile Japonya arasında geçen yıl sonuçlandırılan dünyanın en kapsamlı Serbest Ticaret Anlaşması bu konuda en güzel örnek.
AB’nin bu yeni dönem politikalarında Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesinin de güçlü şekilde ön plana çıktığı gözlemleniyor. AB’nin lokomotif ekonomisi Almanya’da son dönemde yaşanan durgunluğun ana nedenleri arasında ülkemizde halen yaşanan ekonomik durgunluğun olduğu uluslararası kuruluşlarca da teyit ediliyor. AB politikalarındaki bu gelişmeler, ülkemiz açısından bir fırsat. Unutmayalım ki, Türkiye’nin AB ile güçlü ilişkileri diğer tüm bölgelerle olan ilişkilerinin de en önemli belirleyicisi olmaya devam ediyor.
Türkiye’nin ticari çıkarlarının tabii ki sadece AB eksenli olması da mümkün değil. Avrupa ekonomisi ile bütünleşirken aynı zamanda bir Avrasya merkezi olarak tüm dünyaya açık bir Türkiye olmak için çaba göstermeye devam edilmesi yerinde olacak. Bildiğiniz üzere, makine ihracatımızın yüzde 40’ına yakını Avrupa, ABD ve Kanada gibi gelişmiş ülkelere yapılıyor. Geçen yıl sektörün toplam ihracatı 17,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Son yıllarda ihracatını en fazla arttıran sektör olarak ön plana çıktık. Bununla övünebiliriz. Ancak halen dünya pazarlarındaki payımızın son derece düşük olduğunu da göz ardı etmeyelim.
Ülkemizin en temel sorunu olan cari açığın azaltılmasında makine sektörümüzün oynayabileceği rol son dönemde iyi anlaşıldı ve makine imalatı ‘stratejik sektör’ ilan edildi. Buna paralel, Ür-Ge ve Ar-Ge teşviklerinin, yerlileşme alanındaki önceliklerle koordineli bir şekilde kullandırma çabaları arttı.
Ayrıca Türk Markalarının dünya çapında büyümesi için tasarlanan ve tüm sektörlere uygulanan Turquality programı için emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Bu programın makine imalat sanayisine katkısını artırmak için sektörümüze uygun hale getirilmesi gereken özel uygulamalara ihtiyaç var. Örnek vermek adına makine imalatı ve gıda sanayi aynı perspektiften görülmemeli. Bu bağlamda geliştirilecek Turquality programı özellikle makine imalat sanayine daha güçlü destek olabilir kanaatindeyiz.
Ticaret Bakanlığımız son iki yıldan bu yana bazı makinelerin ithalatına yönelik uyguladığı tarife politikalarıyla haksız rekabetin önünü belirli ölçüde kesti. Bu politikanın kapsamı radikal şekilde genişletilmeli ve etkinleştirilmeli. Bu konu halen en öncelikli işimiz ve MİB olarak İthalat Genel Müdürlüğümüz ile çok daha etkin bir iletişim ve iş birliği içinde olmaya özen göstereceğiz. Makine imalat sektörü, tüm imalat sektörlerine destek oluyor. Sektöre verilecek destekler, geri dönüşü yüksek olan yatırımlara dönüştüğü yadsınamaz gerçek.
Çok değerli dostlarım,
Ürettiğimiz yerli ve milli makinelerle, özgün tasarım, teknolojimiz ve kalitemizle iç pazarda ezici üstünlük sağlamak zorundayız ki dış pazarlarda da büyümemizi sürdürebilelim. Bunu da ancak tüm dünyada da olduğu gibi düzenleyici kuruluşlarımızın yardım ve desteği ile sağlayabiliriz. Türkiye’nin yeni hikâyesi, imalat sanayinin ayrı ayrı her sektöründe bu anlayışın hâkim olması ile ortaya çıkacak. Bunların başarılı şekilde birleşiminden de cari açığın sıfır olduğu, inovasyon, dijital dönüşüm ve katma değer yaratan beyinlerin kendilerine geniş alanlar buldukları bir Türkiye’nin yeni hikâyesi ortaya çıkacak.
Yeni yönetim olarak, bizler bu hikâyenin en coşkulu savunucuları olarak anılmak isteriz. Bizler hepimiz Makina İmalatçıları Birliği olarak gücümüzü bu zorlu, zorlu olduğu kadar da heyecan verici hikâyenin gerçekleşmesi için seferber edeceğiz.
En derin saygılarımla,
S. Emre GENCER
Makina İmalatçıları Birliği
Yönetim Kurulu Başkanı